Beden ve dil üzerine – bir buluşturma denemesi
Yayınlar >> Yazılar >> Görünmez Geçişler ve Biçem Alıştırmaları – Beden ve dil üzerine-bir buluşturma denemesi
Nurgül Öz, Mayıs 2024
“Durağan pozlar vermenin hareket etmekle bir ilgisi yok, çünkü hareket tamamen geçişle ilgilidir. O zaman neden geçişler üzerine çalışarak başlamıyoruz ve yaratmak istediğimiz şekilleri geçişlerden edindiğimiz bilgiyle besleyerek sonrasında ele almıyoruz? Bu durum, bir şeyleri (örneğin sıçrama, vb.) nasıl yaptığımızla ilgili teknik çözümlemelerde bulunmak konusunda bir cehalet ya da reddiyeye işaret ediyor gibiydi.” 1
Frey Faust
Axis Syllabus©; bedene, anatomiye, bedenin dış güçlerle ilişkisi üzerinden hareketin biyomekaniğine dair bilgileri derleyen bir arşiv2. Bu arşivle 2018 yılında İstanbul’da, Barış Mıhçı3’nın Çatı Çağdaş Dans Sanatçıları stüdyosunda düzenli olarak sürdürdüğü atölyelerle tanışma fırsatım oldu. Tanışır tanışmaz da derinden etkilendim. Bana hareket kalıpları öğretmek yerine bedenin yapısı ve işleyişi üzerine sorular sorduran bu atölyelerde, yapı üzerine düşünmek beni sık sık ilgi alanım olan dilin kullanımı ve deneysel edebiyat üzerine düşünmeye götürüyordu. İlk başlarda bedenin yapısına uygun şekilde hareket etme önerisini sınırlandırıcı ve deneysellikten uzak bulduğumu söylemeliyim. Fakat çalışmalarda ilerledikçe fark ettim ki aslında süreç deneysel edebiyatın işleyişinden çok da uzak değildi; deneysel ve özgün olabilmek, düzeni değiştirmek, karmaşadan anlam çıkarabilmek elindeki malzemeyi ve var olan düzeni iyi bilmeyi gerektiriyordu. Dilbilgisi edebiyat için ne kadar gerekliyse, beden bilgisi de hareket için benzer şekilde gerekliydi. Yapı ve işleyişe hakim oldukça, kalıpları tekrar etmek yerine onları oluşturan bileşenleri anlamak, kendi biçimini yaratmak, yeni anlamlar ve anlatım yolları bulmak mümkün oluyordu.
Uzun süredir hareket ve edebiyat, dil ve beden üzerine karşılaştırmalı bir şeyler yazmayı, keyif ve hayranlıkla okuduğum OuLiPo4 metinleri ve Axis Syllabus atölyeleri arasında bir bağlantı kurmayı istiyordum. Sonunda bu isteğim, bu yıl katıldığım “Görünmez Geçişler”5 isimli atölye ile kendine bir anlatım alanı buldu. Bu atölyede araştırmamız için kullandığımız egzersizlerden biri beni OuLiPo’nun başyapıtlarından birine götürdü. Egzersiz, sandalyeye oturup kalkma eylemini farklı şekillerde gerçekleştirmek üzerineydi. Bu gündelik ve belki nasıl gerçekleştirdiğimizin farkında bile olmadığımız eylemi defalarca yapmak, her defasında ayrıntıya inmeyi, içindeki detayları ve bağlantıları fark etmeyi gerektiriyordu. Bana sunulan kalıp bir hareketi tekrar etmek yerine bir hareketi kendi yöntemlerimle çeşitlemek, ışığı hareketin içindeki geçişlere yani parçalara ve bağlantılara çeviriyordu.
Fransız yazar Raymond Queneau, 1947 yılında yayınladığı ve 2003 yılında Armağan Ekici tarafından Türkçeye çevrilen “Biçem Alıştırmaları”6 metninde benzer bir egzersizi dili kullanarak gerçekleştirmişti. Hiçbir edebi tür kategorisine dahil edilemeyen bu metin; sıradan, kısa bir olayın 99 farklı şekilde anlatılmasından oluşuyordu. Yazar her bölümde farklı bir sınırlandırma yaratarak varmak istediği yere ulaşmak için farklı stratejiler kullanmıştı. Notasyon, çifte dikiş, sözcük türetme, miş’li geçmiş, anagram, polyptoton, lipogram gibi pek çok farklı tekniğe yer vermişti. Dili öğelerine ayırarak, özne-yüklem-bağlaç, harf sayısı, kelime sayısı, dizilim, vurgu, tekrarlar, duygu, zaman gibi değişkenleri kullanarak stil egzersizleri yapıyor ve tüm bu bileşenlerle oynayarak anlatmak istediğini farklı kombinasyonlar içerisinde anlatıyordu. Sonuçta aynı olayı anlatsa da anlatım biçimi her defasında değişiyordu. Böylece odak, tıpkı sandalye egzersizinde olduğu gibi, anlatılan hikayeden çok anlatımın öğeleri, aralarındaki bağlantı ve mantık ilişkisine yöneliyordu.
OuLiPo (Ouvroir de Littérature Potentielle) 1960’ların başlarında Fransa’da matematik ve edebiyat arasındaki bağı keşfetmek üzere yola çıkan, bilimsel bir yapı ve mantıksal bir çerçeve kullanarak edebi keşiflerde bulunan bir araştırma topluluğu. Türkçeye “Potansiyel Edebiyat İşliği” olarak çevirmek yanlış olmaz ve evet kendi içinde bir potansiyeli açığa çıkarmak olarak işliyor. Edebiyat üretimi içinde belli sınırlamalar yaratarak, sınırlamaların yol açabileceği yeni yolları, imkanları araştıran ve bunu oyuna dönüştüren birkaç isim tarafından ortaya çıkıyor ilk çalışmalar. Ardından müzisyenler, mimarlar ekleniyor bu işliğe. Sabit bir kural yok, her uygulayan kendi sınırlamasını, oyun / araştırma alanını yaratıyor. Temel amaç, sınırlandırmalar nedeniyle oluşan zorluklara stratejiler geliştirerek meydan okumak ve bunu yaparken dilin sunduğu olanakları açığa çıkarmak. Axis Syllabus© da benzer şekilde hareket analizi aracılığıyla bedenin taşıdığı imkanları görünür kılmayı sağlıyor. Bir tarz ya da stil değil. Bireysel stillerimizi araştırmamız ve kendi stratejilerimizi keşfetmemiz için bize araçlar sunan bir bilgi arşivi. Pedagojik yaklaşımı bir bilgiyi ya da kalıbı dayatmak yerine belli prensiplerin bedende deneyimlenmesine yönelik bir daveti içeriyor. OuLiPo’nun dilin öğeleriyle ilgilenmesi gibi Axis Syllabus da hareketin öğeleriyle ilgileniyor ve bağlantı noktaları bu araştırmada önemli bir yer tutuyor. Hareket ve beden eğitimi dünyasında vurgu daha çok hareket kalıpları ve belli hareket motiflerini gerçekleştirmek üzerindeyken, Axis Syllabus belki de en karanlık yerde bırakılan kısımla; bağlantılar, geçişler ve ilişkilerle ilgileniyor. Bu da eklemler, kaslar, bağ dokular ve bedenin içindeki koordinasyon üzerine bilgilenmemizi sağlayarak kendi bedenlerimiz ve hareketimiz üzerindeki hakimiyetimizi artırıyor. Benim için dilin ve hareketin içindeki işleyiş ve mantığı keşfetme yolculuğu olan bu iki alan, yine “Görünmez Geçişler” atölyesinden aklımda yer bulan birkaç soru ve ara başlıkta buluşmaya devam ediyor.
Kelimelerin Anlattıkları
Bedeni ya da bir hareket motifini tarif ederken nasıl kelimeler kullanıyoruz? Örneğin arka, yan, ön dediğimizde tam nereyi kast ediyoruz, ön ve yan arasındaki son nokta neresi? Önün kendi içindeki bölümlerini nasıl içerebiliriz? Bu bölümlerin ismi ne, neden ismi yok? Aslında bedenin ve hareketin içindeki detayları düşünürsek kelimeler oldukça yetersiz kalıyor. Tarif edilen bölümlerin parçalarını birleştirince geçişleri görmüyoruz, sadece şekli görüyoruz. Böldüğümüzde ise, görüyoruz ki bu geçişler birbirini tamamlıyor. Demek ki “tamamlama” var bir yerde, “tam olanın parçaları” var. Ve bu parçaların bağlantıları, birbirleri ile ilişkileri var. Kelimelerin tek başına sınırlılığını fark ettiğimizde bedenin ve hareketin zenginliği daha görünür oluyor. Belki de anlatmak istediğimi anlatmak için yeni kelime kombinasyonları oluşturuyorum ve bu dikkati gerçekte olana çekiyor. Böylece dildeki sınırlılık, var olanın, dilin ya da bedenin, gerçek değerini ortaya çıkarmayı destekliyor.
İleri Görmek
Barış’ın ifadesiyle bir “süper güç”. Öngörü demek de mümkün olabilirdi ama öngörü Türkçede çok daha geniş anlamlarda kullanılan bir kavram, sezgiyi de içeriyor. Kimi zaman öngörülerimiz gerçek olmayabiliyor ya da farklı sosyal öğrenmelerle şekilleniyor. İleri görmek ise; yapmak istediğim hareketi önceden planlamayı ve ona hazırlanmayı daha net ifade ediyor. Neyi nasıl yaptığımda istediğim sonuca ulaşıyorum, bunun farkında olmak. Harekete nasıl başlıyorum, nasıl hazırlanıyorum? Böylece sadece öğretilen ve öğrendiğim belli hareket kalıplarına sıkışıp kalmak yerine gerçekleştirmek istediğim hareket için, kendi kişisel hazırlığımı yapabiliyorum. Seçimlerim üzerindeki kontrolüm artıyor. İstediğim yere ulaşmak için ihtiyacım olan bileşenleri biliyorum. Zaman kullanımını, tıpkı edebiyatta olduğu gibi, deneysel bir anlatı aracına ve araştırmaya dönüşebiliyor. Ya da bir metni okuduğumda yazarın oraya nasıl varacağını kurgulayarak vardığını, belli bir mantık izlediğini fark edebiliyorum. Dikkatim oradaki ilişkilere yöneliyor ve çoğu zaman hayranlık uyandıran şey, sonuçtan çok orada kullanılan mantık oluyor.
Stiller Amaç Değil Araç Olursa
Hareket eğitimlerinde genelde ulaşılmak istenilen yere yatırım yapılıyor, oraya nasıl varıldığı pek çözümlenmiyor. Böyle olunca amaç belli şekilleri ve pozları gerçekleştirmek oluyor ve ara yollardaki detaylar geri planda kalıyor. Oysa stiller amaç değil bir araç olursa araştırmamız için bize malzeme sunabilirler. Hangi stili kullandığımda hareket nasıl gelişiyor? Bir biçim ile sınırlandırma yarattığımda o sınırlar içinde başka nasıl imkanlar ortaya çıkıyor? Gündelik yaşamda en sık tekrar ettiğimiz hareketler de dahil, hareket etmek kendi içinde pek çok detay ve fark içeriyor. Aynı hareketi yapsam bile, içinde sürekli yeni seçenekler bulabilirim ve bu küçük farklar yapıyı anlamamda bana destek sunabilir. Böylece hareket repertuvarımı genişletebilir ve elimdeki yapıyı çok farklı şekillerde kullanabilirim. Tıpkı daha önce yan yana kullanmayı düşünmeyeceğim kelimeleri birbiriyle ilişkilendirerek kullandığımda olduğu gibi, sınırlamaları kullanarak yaratıcılığımı tetikleyebilir, dili ve anlatımı özgürleştirebilirim.
Öğrenme Açlığı
Bir kalıbı tekrarlamak yerine kendi yolumu denediğimde, yolların da çeşitliliğini fark edebiliyorum ve böylece sinir sistemim farklı bir mesaj alıyor. Alıştığı tek tip bağlantılardan özgürleşmeye başlıyor. Farklı bağlantılar çalıştığında, bedende yeni ağlar harekete geçiyor ve bu içsel hareket yeni koordinasyon imkanları açıyor. Yeni bir şey öğrenme açlığı sürekli hissediliyor. Bu aynı anda eğitim alanında etik bir anlayışı da destekliyor. Bir nevi ezberle öğrenmek ve yapmak-yapamamak yerini merak, heyecan ve araştırma ihtiyacına bırakıyor, öğrenmek tekdüzelikten ve sıkıcılıktan uzaklaşıyor. Bir OuLiPo metnini okuduğunuzda, beyniniz farklı bir şekilde çalışmaya başlıyor; şaşkınlık, içinde gizlenen oyunu çözme isteği ve hatta üretme ilhamı oluşuyor. Acaba bu türden bir yazıyı ben yazmayı denesem ortaya ne çıkardı? Üstelik aslında oldukça kolay. Kelimelere sahip herkes kelimelerle oynayabilir, bedene sahip herkes hareketi keşif için kullanabilir.
Strateji Geliştirmek
Kendini her bölümde belli bir sınırlandırmayla kısıtlamış olan Queneau, kendi oluşturduğu bu sınırları yine kendine has yöntemlerle aşıyor. Adeta aklı başında bir yazarın aklında gezintiye çıkıyoruz. Ürettiği çözümler, tercih ettiği seçenekler ve kullandığı stratejileri izliyoruz. Hareket içinde de geçişlerde ne yaptığımı anladığımda, birleşince ne yaptığımı daha iyi anlıyorum, koordinasyonum gelişiyor. Böylece bütünü anlıyorum ve gerektiğinde strateji geliştirerek çözüm üretebiliyorum. Bu özgünlüğü desteklerken aynı anda adaptasyonu artırıyor. Çünkü farklı koşullara uygun şekilde hareket dağarcığımı genişletebiliyorum. Bu şekilde hareket etmek yaşamın içinde karşılaştığım farklı durumlara cevap olarak kullanabileceğim farklı seçenekler geliştirmemi destekliyor, aynı anda bedenimi sakatlanmalardan korumam için sorumluluk almamı sağlıyor. Böylece bir başkasına olan ihtiyacım azalıyor, bağımsızlaşıyorum.
Herkesin Kendi Yolu Var
Farklı bedenlerden bir eylemi gerçekleştirmesini istesek muhtemelen tek bir eylemin pek çok farklı biçimde gerçekleşebildiğini görürüz. Her ne kadar etkisi altında olduğumuz dış güçler aynı olsa da bedenlerimiz, alışkanlıklarımız ve dış dünya ile kurduğumuz ilişki farklı. Bu nedenle belli bir hareketi gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğumuz açılar, mesafeler, salma ya da itme gücü de farklı. Geçişler üzerine çalışmak aynı anda bu çeşitliliği anlamamızı sağlarken, kendi bedenimizi ve ihtiyaçlarımızı daha iyi görmemize de yardımcı oluyor. Bu çeşitliliklere izin vermek, zenginlikleri yok etmemek, özgünlük ve yaratıcılık anlamına da geliyor. Tıpkı yeni edebi biçimlerin yaratılmasına olanak vermiş ve birbirinden özgün eserlerin yazılmasına vesile olmuş potansiyel edebiyat işliği gibi.
Eleştirmenler Queneau’nun metnini, dil ve anlatımın çok yönlülüğü ve çeşitliliği üzerine ciddi bir mizah ya da gayriciddi bir dilbilim kitabı olarak ele almıştı. Bu çok yönlülük ve çeşitlilik bana Axis Syllabus atölyelerinde ilham veren prensipler. Dans ve hareketin sınırlı kaldığı bağlamdan çıkarılıp daha geniş bir bağlamda ele alınmasını önemsiyorum. Yazımın sonuna gelirken, AS atölyelerinde dilin incelikli ve özgün kullanımı, katılımcıya dil alışkanlıklarını sorgulatan ve iletişime dair yeni bir algı açan kelime seçimleri ve dil oyunlarının bu çok yönlülükteki rolünü vurgulamak istiyorum. Örneğin “kalça eklemi” ve “diyalog” kelimelerini bir gün aynı cümle içinde duyacağımı pek hayal etmezdim. Bu açıdan bilimsel bir içeriğin şiirsel bir dille anlatımı bence çok yönlü bir deneyimleme alanı açıyor ve zihinde farklı bağlantıları harekete geçiyor. Farklı disiplinlerin birbiri ile iç içe kullanımı durağanlığı aşıp dinamizm geliştiriyor, bunun yanında öğrenme isteğini ve motivasyonu artırıyor. Edebiyat ve yazı düşkünü biri olarak her bir atölye için yaratıcı, oyunsu, adeta dilin yapısını sorgulatan isimler bulunmasını da bu bütünlüklü yaklaşımın bir parçası olarak görüyorum.
Ve 2018 yılında katıldığım ilk atölyelerden defterime bıraktığım bir notla kapanışı yapıyorum: “Var olan yollar dışında başka yollar, seçenekler denemek…” Umarım bedenlerimizin yolcuğunda denemeye açık, meraklı bir yazar olabilir ve yolun sonuna odaklanmak yerine yollardaki detayların tadına varır, girmeye cesaret edemeyeceğimizi sandığımız yolların yolcusu oluruz. Çünkü hem beden hem de dil bunun için sonsuz imkan sunuyor. Yeter ki biz ışığın kontrolünü ele alalım.
- Frey Faust ile söyleşi, https://www.theaxissyllabus.com.tr/frey-faust-ile-soylesi/ ↩︎
- Axis Syllabus Türkiye web sitesi, https://www.theaxissyllabus.com.tr/ ↩︎
- Barış Mıhçı kimdir, https://www.theaxissyllabus.com.tr/baris-mihci/ ↩︎
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Oulipo ↩︎
- https://www.instagram.com/p/C2koc9joDGL/ ↩︎
- https://www.selyayincilik.com/kitap/bicem-alistirmalari-180 ↩︎